Geçtiğimiz Ekim ayında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nde düzenlenen 4. Sektör- Akademisyen- Öğrenci Buluşması’nda konuşmacı olarak yer aldım. Artık gelenekselleşen bu organizasyonda, öğrenci ve akademisyenlerimizle buluşmak hem şirket olarak yürüttüğümüz çalışmaları anlatmak hem de sektörün problemlerini dinlemek açısından çok faydalı oluyor. Bu senenin önemli gündem maddelerinden biri kritik madenlerdi. Ama bundan daha da önemli olan sektörün nitelikli iş gücüne olan ihtiyacıydı. İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral hocamızdan öğrendiğim kadarıyla üniversite sınavıyla yer bilimleri bölümlerine giren öğrencilerin birçoğu, ikinci sınıfta başka bir bölüme geçiş yapıyormuş. Mezun olanların bir kısmı da farklı sektörlerde çalışmayı tercih ediyormuş. Bu konuşmadan sonra, aklıma şu soru geldi: Kritik madenler kadar nitelikli iş gücü de kritik değil mi? Sektörümüze ihtiyacı olan personeli yetiştirmek için neler yapabiliriz?
EMEĞİN HİKAYESİ
Yer altından çıkarılan her maden, aslında yer üstündeki emeğin bir hikâyesi. Bugün madenciliğin karşı karşıya olduğu önemli sınav, teknoloji ve finansmanla birlikte insan emeği! Çünkü her ocakta, her galeride, her sondajda, her kontrol panelinde asıl farkı yaratan insan aklı, insan emeği… Yer altındaki cevheri çıkaracak nitelikli insan gücü giderek “az bulunan kaynak” haline gelmemeli. Dünyanın dört bir yanında madenler var, o madenleri çıkaracak eller hızla azalmamalı.
KÜRESEL MADENCİLİKTE DURUM NE?
Amerikan Madencilik, Metalurji ve Keşif Derneği’nin (SME) “Workforce Trends in the U.S. Mining Industry” başlıklı teknik brifingi, durumu rakamlarla ortaya koyuyor. ABD’de maden sektöründe görev yapan iş gücünün yarısından fazlası önümüzdeki on yıl içinde emekliye ayrılacak. Yaklaşık 128 bin yeni çalışana ihtiyaç duyuluyor, ancak bu açığı dolduracak aday havuzu her geçen yıl daralıyor. Benzer biçimde Mining Digital dergisinde yayımlanan güncel analiz, madencilikte küresel ölçekte ciddi bir “beceri krizi” yaşandığını vurguluyor. Avustralya’da madencilik sektöründeki açık pozisyon oranı 2024 başında yüzde 5,2 oranın gördü. Bu oran 2020 yılı sonunda yüzde 3 seviyesindeydi. Bu veri, Avustralya gibi büyük bir maden ülkesinin iş gücü açığının hızla büyüdüğünü ortaya koyuyor. ABD’de madencilik mühendisliği bölümlerine kaydolan öğrenci sayısı ise 2016 yılından 2024 yılına kadar olan süreçte yüzde 39 oranında azalması, tabloyu yeterince net gösteriyor. Gençler artık sahadan uzak duruyor, ofis konforunu ya da dijital sektörleri tercih ediyor.
ÜRETİMİ BÜYÜTEN ELLERİN SAYISI AZALMASIN
Sorunun yalnızca “eğitimli iş gücü azlığı” olmadığını kabul etmek gerek. Asıl mesele, eğitimle birlikte gelişen toplumsal eğilimler. Üniversite mezunu oranı artarken, teknik lise ve meslek yüksekokulu mezunlarının sanayiye yönelme oranı azalıyor. Gençler, mavi yakalı olmayı en son tercih görüyor. Oysa madencilikte üretimi ayakta tutan, yalnızca mühendislik değil; sahada ter döken, iş makinelerini ve kamyonları kullanan, galeride sistemi ayakta tutan teknik kadrolardır. Bu eksik, gelişmiş ülkelerde de ciddi bir risk olarak görülüyor.
KÜRESEL ŞİRKETLER ULUSLARARASI İŞ GÜCÜ KAYNAĞINI KULLANIYOR
Maden işletmelerinde, “deneyimli ustaların” emekliliğiyle birlikte sahadan birikmiş bilgi de kaybolabiliyor. Ustadan çırağa geçen becerilerin yerini dolduracak gençler bulunamaması sektörde istihdam açığıyla ilgili bir problem yaratabilir.
Avustralya, Kanada, Şili ve Güney Afrika gibi madencilikte öncü ülkelerde şirketler, uluslararası deneyime sahip nitelikli yabancı işçileri istihdam etme yoluna gidiyor. Bu yaklaşım yalnızca üretim sürekliliğini güvence altına almakla kalmıyor, aynı zamanda bilgi ve teknoloji transferini de hızlandırıyor. Farklı ülkelerden gelen mühendisler ve teknisyenler, yerel çalışanlarla ortak projelerde görev alarak küresel ölçekte madencilikte bilgi birikiminin dolaşımını hızlandırıyor. Böylece madencilik sektörü, sınırları aşan uzmanlık ve ortak öğrenme kültürüyle, giderek daha entegre ve çok uluslu bir yapıya evriliyor.
ENERJİ SEKTÖRÜNDEKİ UYGULAMALAR MADENCİLİĞE İLHAM VEREBİLİR
Küresel madencilik sektöründe nitelikli yabancı iş gücünün kullanımı, yalnızca geçici bir çözüm değil, aynı zamanda yerel insan kaynağının gelişimi için bir fırsat olarak da görülüyor. Bu cümleyi, enerji sektöründe başarılı bir örnek olan Akkuyu Nükleer Santrali ile açabiliriz. Akkuyu örneğinde olduğu gibi, her bir yabancı uzmanın yanında görev alan Türk mühendis ve teknisyenler; sahada bilgi, teknik beceri ve güvenlik kültürü kazanarak kısa sürede bağımsız operasyonlar yürütebilir hale geldi. Yine enerji ve savunma sektörlerinde başka bir başarılı örnekler vermek mümkün. Avrupa merkezli türbin üreticileriyle geliştirilen ortaklıklar sayesinde Türkiye, rüzgar enerjisi teknolojilerin ciddi bir yetkinlik kazandı. Bu süreçte yabancı mühendislerin ve teknik ekiplerin yerli kadrolarla birlikte çalışması, doğrudan bilgi transferi açısından büyük bir katkı yarattı. Savunma sanayisinde de benzer bir modelin başarılı bir örneği, Güney Kore’den alınan Altay tankı teknolojisi oldu. Bu sayede, yalnızca lisanslı bir üretim yapılmadı; aynı zamanda yerli tank geliştirme altyapısı da oluşturuldu. Her iki endüstride de mühendisliğin yanı sıra nitelikli bir teknisyen havuzuna sahip olduk.
Benzer bir yaklaşımla madencilik sektöründe de her yabancı personelin yanında bir Türk çalışan yetiştirerek, bilgi transferini kurumsal bir öğrenme sürecine dönüştürmek mümkün olabilir. Böylece, küresel ölçekte deneyim sahibi uzmanlardan alınan teknik bilgi, yerel iş gücünün yetkinliklerine eklenerek kalıcı bir gelişim hattı sağlanabilir. Bu strateji nitelikli istihdamı artırmaya ciddi bir katkı sağlayabilir.
MADENCİLİK EKONOMİK BAĞIMSIZLIK İÇİN KRİTİK BİR SEKTÖR
Enerji ve savunma sektörü gibi madencilik de Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı için vazgeçilemeyecek bir sektördür. Maden zengini bir ülke olarak, kaynaklarımızı verimli kullanmak, sürdürülebilir madencilik yapmak sektörün ekonomik büyümesini sağlamak için kritik önem taşıyor. Nitelikli iş gücünü korumak ve iş gücü havuzunu büyütmek de madencilik sektörünün sürdürülebilirliği için önemli konulardan biri. Enerjide, savunmada olduğu gibi madencilik sektöründe de uluslararası deneyime sahip nitelikli yabancı işçileri istihdam etme ve bunları Türk işçileriyle bilgi alışverişi ortamında buluşturmak mümkün. Bunun için kamu da madencilik alanında, Türk ve yabancı çalışanların birlikte üreteceği bir modele bazı destekler sağlayabilir. Unutmayalım ki yerin altındaki zenginliği geleceğe taşıyacak olan birlikte üreten insan gücüdür.
