Cumartesi, Ekim 25, 2025
Ana SayfaElektrik'ŞEBEKE İŞLETMECİLİĞİNDEN SİSTEM İŞLETMECİLİĞİNE GEÇİŞ KAÇINILMAZ'

‘ŞEBEKE İŞLETMECİLİĞİNDEN SİSTEM İŞLETMECİLİĞİNE GEÇİŞ KAÇINILMAZ’

Elektrik dağıtım sektöründe tek yönlü enerji akışı dönemi kapanıyor. Artık çift yönlü enerji ve veri yönetiminin ön planda olduğu, şebeke işletmeciliğinden sistem işletmeciliğine geçişi zorunlu kılan bir dönüşüm yaşanıyor. Düzenleyici kurumlar ve dağıtım sektörü, bu süreci ‘Dağıtım 2.0’ vizyonu ile yönlendirmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin elektrik dağıtım sektöründe karşı karşıya olduğu büyük dönüşüme dikkat çeken Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) Genel Sekreteri Fakir Hüseyin Erdoğan, artan elektrik talebinin iklim değişikliğinin etkilerinin ve yenilenebilir enerji entegrasyonuyla birlikte dağıtım şirketlerinin artık yalnızca şebeke işletmecisi değil, aynı zamanda sistem işletmecisi konumuna evrileceğini belirtti.

ELEKTRİK DAĞITIM SEKTÖRÜ ÇOK BOYUTLU BİR DÖNÜŞÜMÜN EŞİĞİNDE

Türkiye’de elektrik dağıtım sektörü son yıllarda ciddi bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Sizce önümüzdeki 5 yıl içinde dağıtım şirketlerini hangi temel dönüşüm başlıkları bekliyor?

Türkiye’de elektrik dağıtım sektörü vatandaşların tamamının hayatına değen yegâne sektör. Son 13 yıla bakıldığında: Tüketici sayısının yılda yüzde 3’ün üzerinde arttığı, dağıtım hatlarının yarısı kadar artarak 1,5 milyon km’ye ulaştığı, yıllık yatırım kapasitesinin 2,2 kattan fazla artışla 2 milyar doların üzerine çıktığı, Ar-Ge projeleriyle çığır açan yeniliklerin yapıldığı, teknik ve teknik olmayan bir sektör elektrik dağıtım sektörü. 20 yıl 30 yıl önce saatlik elektrik kesintilerinin anlayışla karşılanabildiği bir dünyadan kısa süreli kesintilere dahi tahammül edilemeyen bir dünyanın tam merkezinde olan bir sektörden bahsediyoruz. Bu sektör dönüşerek gelişiyor ve dönüşerek gelişmeye devam edecek.

Enerji dönüşümünün omurgası olan elektrik dağıtım sektörü, önümüzdeki beş yılda da çok boyutlu dönüşümler yaşayacak. Yenilenebilir enerji yatırımları hızla artacak ve şebekeye daha öncekilerle kıyaslanmayacak kadar çok sayıda yeni tesis bağlanacak. Bu durum, çift yönlü enerji akışına uygun bir sistem kurgusunu ve işletme gereksinimini zorunlu kılacak.

Dijitalleşme ve akıllı şebekeler ön plana çıkacak. 2026’dan itibaren kısa adı MASS olan Milli ve Akıllı Sayaç Sisteminin uygulamasına geçilecek, MASS uyumlu sayaç dönüşümü başlayacak. Dönüşüm tamamlandığında sadece büyük tüketiciler değil meskenler de dahil tüm tüketiciler tüketim verilerini gerçek zamanlı olarak izleyebilecek.

Elektrikli araç sayısındaki artış, şarj altyapısının üzerine oturduğu dağıtım sistemini daha da belirleyici, daha da önemli hale getirecek.

Depolama çözümleri ve esneklik hizmetleri devreye girecek.

İklim değişikliğinin etkileri nedeniyle şebekelerin dayanıklılığının artırılması ihtiyacı çok ama çok artacak. Afet ve aşırı hava koşullarına karşı yeni önlemler alınacak.

Yeni tarife dönemiyle birlikte şirketler kapasite artışının yanı sıra müşteri memnuniyeti, hizmet kalitesi ve çevresel uyuma daha fazla odaklanacak.

Sonuç olarak sektör, önümüzdeki dönemde altyapı sağlayıcı kimliğinin ötesine geçerek, daha akıllı, esnek ve sürdürülebilir bir şebeke yapısının mimarı ve işletmecisi olarak teknoloji şirketi kasları gelişmişi güçlenmiş bir yapıya dönüşecek.

Elder olarak biz de “Dağıtım 2.0” vizyonumuz ışığında tüm çalışmalarımızı konsolide ettiğimiz bir dönemdeyiz. Bu vizyon çerçevesinde odaklanacağımız konuların başında Akıllı, Dijital ve Güvenli Dağıtım Altyapısı, Esnek, Dayanıklı ve Çok Boyutlu Planlamaya Dayalı Şebeke Yapısı, İnsan Kaynağı ve Dijital Yetkinliğe Dayalı İşletmecilik, Mali ve Çevresel Sürdürülebilirlik Temelli Dağıtım Yönetimi, Talep ve Üretim Dengesini Sağlayan Verimli Dağıtım Sistemi ile Müşteri ve Türetici Odaklı Dağıtım Yaklaşımı yer alıyor.

 

İKLİM KRİZİ VE TALEP ARTIŞININ YATIRIMLARA ETKİSİ

Elektrik talebindeki artış ve iklim değişikliği etkileri göz önüne alındığında, dağıtım altyapısında hangi alanlarda en acil yatırım ihtiyacı görüyorsunuz?

İçinde yaşadığımız dünyada iklim krizi, iklim değişimi elektrik enerjisi talebinin başat tetikleyici unsurlarından biri haline geldi. Örneğin bu yıl ülkemizde mevsim normallerinin çok çok üzerinde kaydedilen sıcaklıklar gerek güç gerekse enerji talebinin öngörülerin üzerinde artmasına neden oldu. Son 55 yılın en sıcak dönemini yaşamamızla birlikte ilk kez anlık elektrik talebi 60 bin MW’ı geçti. Yalnızca 1 °C sıcaklık artışının 1500 MW’a kadar ek talep ihtiyacına neden olduğuna dair çalışmaları gördük. Öyle bir noktaya geldik ki, uzun yıllar ortalamaları ne planlamada ne de işletmede referans alınabilir olmaktan çıktı.

Hepimiz ezberlerimizi değiştiriyoruz, değiştirmek zorundayız. Bu bağlamda öncelikli olarak planlama yaklaşımlarımız değişecek. Klima yükünü, şarj ünitesi yükünü, ısı pompası yükünü ve gelecekte veri merkezleri yükünü dikkate almayan planlar eksik kalacak. Yeni plan yaklaşımları bizleri daha fazla yatırım yapmaya yöneltecektir. Daha fazla yatırımın anahtarı da finansmana erişim imkanları kuşkusuz.

Elektrik talebindeki hızlı artış, elektrifikasyon kaynakları şebeke genişleme yatırımlarının kesintisiz ve artan oranlarda yapılmasını gerektiriyor. İklim değişikliği kaynaklı riskler ve durumlar, güçlendirme ve iyileştirme yatırımlarını daha önemli hale getiriyor. Bütün bunlara ilaveten akıllı şebeke dönüşümü hiç olmadığı kadar çok teknoloji yatırımlarını gerekli kılıyor.

Ülkemiz, dünya şebeke sisteminin aşağı yukarı yüzde 1,5’ine sahip. Dünya ölçeğine baktığımızda elektrik şebekesine yıllık 600 milyar dolarlık yatırım hacminin konuşulduğunu görüyoruz. Biz de bu süreçte yatırımlarımızı artırarak yeni şartlara, değişen dinamiklere uyum sağlama, gerekli altyapıyı hazır tutma gibi zorlu bir gündemle karşı karşıyayız. Yeni bir şebeke stratejisini hayata geçirmemiz çok önemli. En acil yatırım ihtiyacı ise şebekelerin modernizasyonu ve güçlendirilmesi alanında.

DİJİTALLEŞME VE AKILLI ŞEBEKE YOLCULUĞU

Akıllı sayaçlar, dijital şebeke yönetimi ve veri analitiği gibi teknolojiler hızla yaygınlaşıyor. Elder olarak Türkiye’de bu dönüşümün ne kadar yol kat ettiğini ve önümüzdeki adımları nasıl görüyorsunuz?

2023 yılında yapılan bir çalışma elektrik dağıtım sektörünün dijital olgunluğunun 4 üzerinden ortalama 2,97 olduğunu gösteriyordu. Henüz yeni bir çalışma yapmadık ama bugün bu oranın 3’ün üzerine çıktığını tahmin etmek güç değil.

Türkiye dağıtım sektöründe dijitalleşme konusunda önemli mesafeler alındı. EPDK’nın kararıyla 2026’dan itibaren başlayacak MASS uyumlu akıllı sayaç dönüşümüyle daha uzun mesafeleri daha kısa sürede alacağız. Elektrik dağıtım şebekeleri artık yalnızca enerji dağıtan altyapılar olmaktan çıkıyor. Bugün her trafo, her sayaç, her veri noktası; akıllı sistemlerin yönettiği, gerçek zamanlı tepkiler veren bir yapının parçası hâline geliyor.

Dün SCADA’ya sahip olmak bir teknolojik eşikti bugün SCADA’sı olmayan dağıtım şirketi var mı sorusu abes, hatta arkaik kalıyor. Bugün bizim gündemimizde SCADA kapsamı oranını daha ne kadar artıracağımız, nasıl artıracağımız var.

Elder çatısı altında bir araya gelen elektrik dağıtım şirketleri hazırladıkları yol haritalarıyla, kavramsal tasarımlarla sektör genelinde ortak bir vizyon oluşturarak dijital olgunluk düzeyini daha da artırmak, akıllı şebeke kurgusunu hayata geçirmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Önümüzdeki dönemde akıllı sayaçların yaygınlaştırılması, gelişmiş şebeke yönetim sistemleri, veri analitiği ve yapay zeka tabanlı iletişim çözümleri en kritik adımlar olacak.

Kısacası, Türkiye akıllı şebeke dönüşümünde başlangıç aşamasını geride bıraktı, şimdi veri odaklı yönetim, esneklik ve güvenlik odaklı bir sonraki faza geçiş sürecine hazırlanıyor.

YENİLENEBİLİR ENERJİNİN ŞEBEKEYE ENTEGRASYONU

Dağıtım şebekelerinin en büyük gündemlerinden biri yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu. Mevcut şebeke altyapısı bu büyümeyi kaldırabilecek mi, yoksa ciddi kapasite artış yatırımları mı gerekecek?

Kesikli üretim rejimine sahip yenilenebilir enerjiye dayalı üretim tesislerinin elektrik sisteminin işletilmesi üzerindeki etkilerini değerlendirerek ne kadar yenilenebilir enerjiye dayalı tesisin sisteme bağlanabileceğini belirleme yetkisi malumunuz TEİAŞ’ta. Dağıtım şirketleri, TEİAŞ’ın trafo ölçeğinde belirlediği kısıtlara göre hareket ediyorlar.

Kesikli üretimin sistem üzerindeki etkilerini azaltmak, bağlantı imkanlarını çoğaltmak amacıyla getirilen depolu üretim modelinin ilk sonuçlarını almaya başlamamız ülkemiz elektrik piyasası açısından kritik bir eşik. Bu eşiğin geçilmesi, oyunun alışılagelmiş kurallarının gözden geçirilmesini de beraberinde getirecektir.

Nitekim dünyada bu tartışmaların başladığını görüyoruz. Avrupa’da geliştirilen ileriye dönük yatırım konsepti, şebeke yatırımlarının planlanmasındaki ve haliyle tarifelendirilmesindeki bakış açılarında köklü değişimleri gündeme getirdi. Artan ve artacak olan yenilenebilir kapasite, geleneksel şebeke kurgusunda olmayan esneklik gibi yeni ihtiyaçları doğurdu.

Kavramlar değişiyor, düşünce sistematikleri, iş yapış şekilleri değişiyor. Enerji dönüşümü her şeyi değiştiriyor, dönüştürüyor. Bu dönüşümün ne anlama geldiğini bir örnekle açayım. Dağıtıma bağlı üretim kapasitesi 10 yıl içinde yaklaşık beşe katladı. Gelişmeler, dağıtıma bağlı üretim kapasitesinin hız kesmeksizin artacağına işaret ediyor. Haliyle dağıtım şirketleri şebeke işletmenin ötesinde sistem işletmecisi haline geliyorlar, gelmek zorundalar. Biz elimizdeki imkanlarla, mevcut şebeke altyapısıyla ülkemizin enerji dönüşümü gayretlerine var gücümüzle destek oluyoruz. Yapılacak ilave düzenlemelerle destek daha da artacaktır.

Türkiye Ulusal Enerji Planı projeksiyonları kapsamında elektrik tüketimimizin 2035 yılında yüzde 55 artışla 511 teravatsaat olması öngörülmekte. Bu talep artışına paralel olarak kurulu gücümüzün de yüzde 78 artışla 190 bin megavatsaat mertebesine çıkacağı tahmin ediliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mızın 2035’e kadar güneş ve rüzgar kapasitesini toplam 120 GW seviyesine çıkarma hedefi, mevcut altyapının daha da güçlü, daha da esnek hale getirilmesini gerektiriyor.

Diğer taraftan, talep tarafında elektrifikasyonun en hızlı yaygınlaştığı sektör ulaştırma. Son bir yıldaki kamuya açık şarj hizmeti kapsamında sunulan hizmetin boyutu ve hız dudak uçuklatıcı denli yüksek. Ulaşımda elektrifikasyonla 100 binlerce yeni elektrikli araç şarj istasyonu şebekeye dâhil olacak. Bu muazzam büyümenin ortaya koyacağı meydan okumalara cevap vermede tüketicilerimizin bireysel şarj üniteleri gibi ilave teçhizatı mutlaka projelendirmeleri ve projeye uygun yaptırmaları önemli.

Diğer taraftan, yeni dönemde tüketiciler de birer üretici pozisyonuna gelebilecekler. Böylelikle dağıtım şebekesinde çift yönlü elektrik akışı artık sıradan hale gelecek. Bunun için yeni trafo merkezlerine, daha güçlü dağıtım hatlarına, gelişmiş şebeke yönetim sistemlerine ve depolama çözümlerine ihtiyaç var.

FİNANSMAN İHTİYACI VE YENİ MODELLER

Elektrik dağıtım sektörünün yatırım maliyetleri giderek artıyor. Bu yatırımların finansmanı konusunda şirketler hangi modelleri benimsemeli? Özel sektör ve kamu iş birliği nasıl dengelenmeli?

Elektrik dağıtım sektöründe artan yatırım maliyetleri, finansman tarafında yeni çözümler geliştirilmesini zorunlu hale getiriyor. Tabloyu ortaya koyalım. Yılda 2,2 milyar dolarlık yatırımlarla şebeke yaşını kontrol altında tutabiliyoruz. Şebekemizi gençleştirmek, akıllı şebeke dönüşümünü sağlamak, elektrifikasyon gereklerine daha hızlı cevap verebilmek, dirençli ve esnek şebeke oluşturabilmek için yatırımlarımızı misli oranlarda artırmamız gerekiyor. Yalnızca tarife üzerinden veya klasik kredi modellerine dayanarak yatırımların finansmanını sağlamada güçlük çekeriz. Nihayetinde bütün dünyada bir dönüşüm hikayesi var ve hemen her ülke yatırımların finansmanında daha rekabetçi bir oyun alanının içinde. Bizim yatırımların finansmanını cazip kılacak yaklaşımlara, getiri güvencelerine ve kaldıraç etkisi yaratacak parametrelere ihtiyacımız var. Hatta daha ötesinde bir enerji dönüşümü bankasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Lakin nihayetinde elektrik dağıtımı düzenlemeye tabi bir faaliyet. Sıkı ve gelişmiş bir düzenleme rejimimiz, yetkin bir düzenleyici kurumumuz var. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumumuz tarafından geliştirilen mevzuatta, yatırımından işletmesine, bakımından Ar-Ge’sine tüm alanlarda tarife süreçleri ayrıntılı olarak düzenlenmiş durumda. Bu çerçevede, dağıtım şirketlerinin yatırımlarının tarife üzerindeki etkileri de düzenleyici kurumumuz tarafından hassasiyetle inceleniyor. Şebekemizi gençleştirmek, dijitalleştirmek, daha esnek ve daha dayanıklı hale getirmek için yatırımların daha da artırılması gerekliliği ve haliyle finansmanı ile dağıtım tarifelerine yansıması açısından bir dengeye ulaşılması ihtiyacı var. 5. Tarife Uygulama Dönemi bu açıdan önemli.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE DAYANIKLI ŞEBEKELER

Aşırı sıcaklar, kuraklık ve ani fırtınalar şebekelerde ciddi sorunlara yol açıyor. Şebekelerin iklim değişikliğine dayanıklılığı konusunda ne tür projeler gündemde?

Aşırı sıcaklar, kuraklık ve ani yağışlar ve fırtınaların şebekelerde yarattığı risklere her geçen gün daha fazla maruz kalıyoruz. Sadece biz değil, bütün dünya da aynı sorunla mücadele ediyor. Bu kapsamda Türkiye’de ve dünyada çeşitli dayanıklılık projeleri, yaklaşımları gündemde.

Mobil kontrol merkezleri ve mikro şebekeler afet anlarında kritik tesislerin işletilmesinde esneklik sağlıyor. Akıllı şebeke teknolojileri ve yapay zekâ tabanlı uygulamalar sayesinde arıza tahminleri ve yük optimizasyonu daha hızlı yapılabiliyor.

Aşırı iklim olayları uzun yıllara yayılan gözlemlere dayalı olarak oluşturulan genel kabullerin geçerliliğinin de sorgulanmasına başladı. Buz yükü hesaplarındaki kabuller değişiyor. Buz yükünün azaltılmasına yönelik Ar-Ge projeleri geliştiriliyor. Klima kullanımına bağlı gelişen güç ve enerji talebinin yönetilmesinde yenilikçi çözümler, işletme pratikleri oluşuyor. Bunun yanında talep tarafı yönetimi ve mikro şebeke entegrasyonu ile kriz sonrası hızlı hizmet geri dönüşü sağlanmasına yönelik çalışmalar yaygınlaşıyor.

TÜKETİCİ MEMNUNİYETİNDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM

Artan elektrik kesintileri zaman zaman gündeme geliyor. Tüketici memnuniyetini artırmak için dağıtım şirketleri hangi yeni hizmet modellerini hayata geçiriyor?

Öncelikle iki tespit yapalım. İlki, dağıtım şirketlerimiz, Türkiye’deki teknik ve teknik olmayan kayıp enerji oranını yarısına kadar düşürdüler. Artık yüzde 10’un altını, yüzde 9’u telaffuz ediyoruz. İkincisi, kalite meselesi. Tüketiciye elektriği dağıtım şirketi taşıdığı için tüketici elektrik enerjisinin tedarik sürekliliğinden kaynaklanan her türlü sorunun müsebbibi olarak dağıtım şirketini görüyor. Bu tutum, ne denli kritik ve hassas bir iş yaptığımızı gösteriyor. Ancak elektrik dağıtım şirketleri, üretilen, şebekeye giren elektriği tüketiciye ulaştıran, adeta bir lojistik hizmeti veren kuruluşlardır. Bazen üretim bandında sorun olabilir ve taşınmak üzere eksik ürün teslim edilebilir. Bazen aktarma merkezlerinde sıkışıklık yaşanabilir. Bazen de nakliyede sorun yaşanabilir. Tüketici sorunun kaynağından bağımsız olarak dağıtım şirketini muhatap alır. Memnuniyetini ya da memnuniyetsizliğini ilk etapta dağıtım şirketine yansıtır. Bunun bilincindeyiz. Bu çerçevede, müşteri memnuniyetini artırmak için yeni hizmet modelleri geliştirmeye odaklanıyor, yatırımlarımızı artırıyoruz. Bunların başında dijitalleşme geliyor. Mobil uygulamalar, web siteleri ve chatbotlar üzerinden tüketicilerin arıza bildirimi yapması, abonelik işlemlerini gerçekleştirmesi ve kesintilerle ilgili anlık bilgi alması mümkün hale geliyor. Bu sayede işlem süreleri kısalıyor ve erişilebilirlik artıyor.

Bunun yanı sıra EPDK’nın getirdiği kalite faktörü ve performansa dayalı teşvik sistemi, dağıtım şirketlerini hizmet kalitesini yükseltmeye yönlendiriyor. Şirketler kesinti sürelerini azaltma, müşteri iletişimini güçlendirme ve hizmet hızını artırma konularında performanslarına göre prim ya da ceza uygulamasıyla karşılaşıyor. Bu da müşteri odaklı hizmeti somut bir şekilde teşvik ediyor.

Elder olarak, düzenli aralıklarla saha anketleri ile memnuniyet seviyelerini ölçtürüyoruz. Örneğin, 17 Nisan-4 Haziran tarihleri arasında Türkiye genelinde yaklaşık 61 bin kişiyle dağıtım şirketlerine yönelik bir anket çalışmasını hayata geçirdik. 2024’ün sonunda yapılan bir önceki çalışmada genel memnuniyet oranı yüzde 70,4 düzeyindeydi. Son çalışmada bu oran yüzde 73,6’ya yükseldi. Bu sürede “Ben memnun değilim” diyenlerin oranı da yüzde 15,9’dan yüzde 13,2’ye düştü. Tüketiciler özellikle arızalara daha hızlı müdahale edilmesini ve saha ekiplerinin güler yüzlü hizmetini olumlu buluyor.  Hayata geçirdiğimiz müşteri odaklı çalışmaların karşılık bulduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz.

Ancak tüm dağıtım şirketlerinde aynı dijital altyapı düzeyi henüz sağlanabilmiş değil. Önümüzdeki dönemde güçlü bilişim teknolojileri altyapısının ve şeffaf veri yönetim sistemlerinin ülke genelinde standart hale getirilmesiyle, tüketici güveni ve hizmet kalitesinin daha da artacağına inanıyorum. Kısacası, dağıtım şirketleri tüketiciye yalnızca enerji arzı değil; aynı zamanda hız, erişilebilirlik, şeffaflık ve yüksek hizmet kalitesi sunma yolunda kararlılıkla ilerliyor.

ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE TALEP TARAFI KATILIMI

Dağıtım şirketlerinin enerji verimliliği ve talep tarafı yönetiminde daha aktif rol alması gerektiği konuşuluyor. Bu konuda siz nasıl bir vizyon ortaya koyuyorsunuz?

Hep diyoruz. Şebeke işletmeciliğinden sistem işletmeciliğine geçmeliyiz. Zira artık şebekemizde tek yönlü enerji akışı yok. Artık enerji çift yönlü akıyor. Ve sadece enerji akmıyor; bilgi de akıyor, ki buna akıllı şebeke diyoruz. Artık tüketicilerin edilgen konumdan çıkıp piyasa süreçlerine doğrudan katılabildiği bir sistemi konuşmaya başladık. Bu da bizlere yeni ödevler, yeni sorumluluklar yüklüyor. Elektrik dağıtım şirketlerinin yalnızca enerji akışını yönetmekle kalmayıp, enerji verimliliği ve talep tarafı yönetiminde de aktif rol üstlenmesi kaçınılmaz hale geldi.

Bu vizyon birkaç temel başlık üzerinden şekilleniyor:

Öncelikle, akıllı sayaçlar ve dijitalleşme sayesinde tüketicilerin kendi tüketim davranışlarını anlık izlemesi mümkün hale geliyor. Bu altyapı, hem teknik ve teknik olmayan kayıpla mücadelede hem de tüketiciye doğru yönlendirmeler yaparak enerji tasarrufunun teşvik edilmesinde kritik rol oynama potansiyeline sahip. Tedarik şirketleri, tüketicilere dinamik tarifeler, kullanıma bağlı fiyatlandırmalar ve kişiselleştirilmiş enerji raporları sunarak tüketim alışkanlıklarını verimli hale getirebilecek.

Elder’in vizyonunda tüketici katılımı çok merkezi bir konumda. Dağıtım şirketleri yalnızca altyapıyı yöneten kurumlar değil, tüketiciyi bilinçlendiren, verimlilik projeleri geliştiren ve enerji tasarrufunu toplumsal bir davranışa dönüştüren aktörler olarak öne çıkıyorlar.

Bu dönüşümün sürdürülebilir olması için biz kamu ve özel sektör paydaşlarımızla ve bilhassa da düzenleyici kurumumuz EPDK ile koordinasyon içinde hareket etmeye özen gösteriyoruz. EPDK’nın tarifeler ve tarifedeki teşvik mekanizmaları üzerinden vereceği kararlar, özel sektörün teknoloji ve inovasyon yatırımlarını özendirdiğinde, Türkiye dağıtım sektörü hızlı bir şekilde hem daha verimli hem de daha esnek bir yapıya kavuşacaktır.

Kısacası vizyonumuz, dağıtım şirketlerinin sadece elektrik taşıyan bir kurum olmaktan çıkarak, verimlilik, esneklik ve tüketici katılımı ekseninde enerji dönüşümünün en önemli oyuncularından biri haline gelmesidir.

TÜRKİYE’DE VE AVRUPA’DA DAĞITIM SEKTÖRÜNDE ÖNE ÇIKANLAR

Türkiye’deki dağıtım sektörü yatırımlarını ve performansını, Avrupa’daki örneklerle kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Türkiye hangi alanlarda geride, hangi alanlarda önde?

Türkiye, yatırım büyüklüğü ve özel sektör dinamizmi açısından Avrupa’daki birçok ülkeye kıyasla oldukça güçlü bir performans sergiliyor. Geniş coğrafyada kesintisiz elektrik hizmeti sunabilmek büyük bir başarı. Elder olarak başta Eurelectric olmak üzere Avrupa’daki benzer organizasyonlarla yakın temas içerisindeyiz.

Türkiye’nin dağıtım sektörü yatırımlarını ve performansını Avrupa ile kıyasladığımızda aslında karma bir tablo görüyoruz. Öncelikle, kesinti süreleri ve sıklığı (SAIDI/SAIFI) açısından Avrupa’daki örnekler bize gelişim için güçlü bir referans noktası sunuyor. Avrupa ülkelerinde tüketicilerin karşılaştığı kesintiler çok daha sınırlıyken, Türkiye’de bu konuda hala iyileştirme alanlarımız mevcut. Yani hedefimiz kesinti sürelerini ve sıklığını daha da aşağıya çekmek, şebeke güvenilirliği ile hizmet kalitesini Avrupa standartlarının da ötesine taşıyacak şekilde geliştirmek olmalı.

Enerji verimliliği, dijitalleşme ve süreç optimizasyonu alanında da Avrupa deneyimi bizim için kısmen yol gösterici. Dijital olgunluk düzeyimiz tatminkâr ancak kendimizi kendimizle sınıyoruz, kendimizle yarışıyoruz. Daha da iyi, en iyisi olma gayretindeyiz. Avrupa’da dağıtım şirketleri uzun süredir gelişmiş veri analitiği, talep yönetimi ve akıllı şebeke uygulamalarını hayata geçirmiş durumda. Türkiye’de de bu yönde ciddi adımlar atılmış durumda. Önümüzdeki dönemde yatırımların bu alana daha fazla yoğunlaştırılması gerekiyor.

Diğer yandan, Türkiye’nin güçlü olduğu tarafları da unutmamak lazım. Özellikle yenilenebilir enerji potansiyelinde pek çok Avrupa ülkesine göre daha avantajlı bir konumdayız. Yüksek güneşlenme süresi ve güçlü bir öz tüketim amaçlı üretim tesisi kurma isteği, hızla gelişen hızlı şarj hizmeti altyapısı bizi Avrupa’dan pozitif anlamda ayrıştırıyor.

2000’li yılların sonundan itibaren yapılan özelleştirme ve kurumsal reformlarla dağıtım sektörümüz oldukça dinamik ve hızlı hareket yapısına kavuştu. Bu da dönüşüm projelerinin uygulanmasında büyük bir esneklik sağlıyor. Türkiye dağıtım sektörü, enerji dönüşümünün omurgası olarak kararlıkla ilerliyor, ilerlemeye devam edecek.

Yazar

BENZER YAZILAR

En Popüler