Geçmişi çok kolay unutabiliyoruz. İnsan ruh sağlığı için geçmişin unutulması çok sağlıklı görülüyor ve öneriliyor. Oysa iş hayatında tarihsel gelişim, en azından ders almak, düzeltmeler yapmak, kadir-kıymet bilmek açısından çok önemli.
1980-2001 yılları arasında akaryakıt dağıtım sektöründe yeni nesil akaryakıtçıların dahi bugünkü ortamda belki de anlamakta zorluk çekebileceği o kadar olumsuz unsur vardı ki satırlara sığmaz. Bu yazıda en önemlilerine değineceğiz.
- 1987-88’e kadar piyasada belli başlı 5-6 şirket vardı (Petrol Ofisi-Shell-Mobil-BP-Türkpetrol daha sonraları OPET, PETLİNE, ELF ve TOTAL). Fakat 90’lı yıllardan itibaren dağıtım şirketi sayısı hızla artmaya başladı ve aralarında bir masa bir sandalye şirketler de oluşmaya başladı. Bu tip firmaların kuruluş şartlarının kolaylığı yüzünden şirket sayısı 2000 yılında 13 iken 2019’da 97’ye çıktı.
- 1978 yılında sadece sınır illerinin ihtiyacı olmak üzere İran’dan tankerlerle motorin girişine ekonomik kriz nedeni ile o zamanki Hükümet tarafından izin verilmişti ve işte o zaman işin tadı kaçmaya başlamıştı.
- Sınır ticareti kapsamı daha sonra arttırılmış ve bu işe hizmet etmek üzere TPAO’nun iştiraki olan TPIC (Turkish Petroleum International Company) 7 Aralık 1988’de kurulmuş ve sınır ticareti kapsamında ülkemize giren motorin miktarı, takip eden 10-14 yıl boyunca ciddi boyutlara ulaşmış, hatta 1997-2002 arasındaki 5 yıllık süre içinde 8-9 milyon tona ulaşmıştır.
- Ayrıca ATAŞ rafinerisinin üretimini hissedar şirketler tüketemeyince o tarihlerde (1988’den sonra) fazla gelen üretim toptancı bayiler vasıtası ile diğer şirketlerin yatırım yaptıkları bayilerine daha uygun vade ve fiyatlarla satılmaya başlanmıştır.
Söz konusu yıllarda 1978-2001 arasında (23-24 yıl) büyük sıkıntılar yaşandı ve Türkiye olarak kayıplarımız fazla oldu.
- Önemli miktarda vergi kaybı oluştu. Sadece 97-2002 arasındaki sürede o günkü para ile 10-11 katrilyon vergi kaybı oluştu.
- Bayilerine ve istasyonlarına gerekli yatırım yapan firmaların tanklarına başka kaynaklardan akaryakıt dökülmesi önemli zararlara yol açtı.
- Bu ortamda tüketicilerin sektöre karşı haklı olarak bir güven kaybı yaşandı.
- Akaryakıt kalitesi kontrol edilemediğinden binlerce araçta arızalar oluşmuş ve milyonlarca lira heba olup gitmiştir.
- Kaçak akaryakıt kullanımı istasyonlarda ve depolandıkları yerlerde patlama veya yangına sebep olarak hem can hem mal kaybına yol açmıştır.
- Kimya sanayinde kullanılan hekzan, toluen, metil alkol gibi ürünler benzine karıştırılmaya başlanmış ve bu kimyasallar da önemli arıza ve tehlikelere yol açmıştır.
- Başka bir negatif etkide 10 numaralı yağın akaryakıt olarak kullanması şeklinde tezahür etmiştir.
İşte mali ve maddi yıkımlara sebep olan bu süreci atlatmak, az hasar ve ziyan görmek için ülkemizdeki köklü şirketler yine milyonlar harcayarak belli tedbirler almıştır.
- Dağıtım firmaları kendi ürünlerini belirleyen özel marker kullanmaya başlamışlardır. Hem bu markerların ilave maliyeti hem bu ürünün dikkatlice muhafaza edilip tankere uygun ölçeklerde verilmesi için ilave yatırımlarla sistemler kurulmuştur.
- Kaçak akaryakıtın istasyonlarda araçlara verdiği zararları kendi markası altında satıldığı için karşılamak zorunda kalmışlardır.
- Kendi özel markerlarının olmadığı ürünleri tespit eden dağıtım şirketleri bu durumu noterler vasıtası ile tespit ettirme yoluna gitmiş ve bazı istasyonlardan markalarını çekmişlerdir.
- Saha ekipleri yolu ile istasyonlarda tank ölçümleri, pompa numaratörleri tespitlerine dahi gidilmiştir.
- Yukarda sayılı önlemlerin alınmasına rağmen bu işlemlerin resmi olmaması ve kanunda yeri olmaması nedeniyle hiçbir zaman etkili olmamıştır.
İşte bu kötü gidişe ilk etap “DUR” ikazı MART 2001 yılında EPDK’nın (ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU) kuruluşu ile yapılmış oldu (4628 sayılı kanun). Ayrıca 20 Aralık 2003 tarihli 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ile sektörün EPDK’ya bağlanması önemli bir mihenk taşı oldu.
Peki ANA HATLARIYLA hangi hayati kararlar EPDK tarafından uygulamaya alınmıştır?
- 1 Ocak 2007’de büyük bir atılımla ULUSAL MARKER uygulamasını devreye almıştır. Bu uygulama, EPDK tarafından, akaryakıt ürünlerinde kaçakçılığın önlenmesi, vergi kaybının azaltılması ve kayıt dışılığın önüne geçilmesi amacıyla başlatılmıştır. Ulusal marker, akaryakıt ürünlerine rafineri çıkışında veya ithalat sırasında eklenen, kimyasal özellikleri sayesinde laboratuvar ortamında tespiti mümkün olan bir madde olduğundan oldukça etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmıştır.
- Ulusal Marker sayesinde, yasal yollarla piyasaya sürülen yakıt ile kaçak ya da vergisiz akaryakıt kolayca ayırt edilir olmuştur. Sahada denetim yapan resmi ekipler özel cihazlarla kolayca tespit imkanına kavuşmuşlardır.
- 20 Aralık 2003 yılında yürürlüğe giren 5015 sayılı Petrol piyasası Kanunu, akaryakıt istasyonlarına bayilik lisansı alabilmek için otomasyon sistemlerinin kurulu ve sürekli çalışır durumda olmasını zorunlu kıldı. Bu yasal düzenleme, tank otomasyon sistemlerinin sektörde standart hale gelmesini sağlamıştır.
- 2010 yılında akaryakıt dağıtım sektöründe bir başka devrim daha gerçekleştirilerek istisnasız 12.000’in üzerindeki istasyonda Tank-Pompa otomasyonu tesis edilmiş ve merkezi olarak kontrolü sağlanmıştır. Ciddi maliyetlere sebep olsa da vergi kaybının önlenmesi, kayıt dışılığın minimize edilmesi ve akaryakıt kalitesi açısından son derece faydalı olmuştur.
- EPDK ilk başlarda piyasayı regüle etmek, rekabeti arttırmak ve bağlı olarak fiyatların düşmesine neden olması için dağıtım şirketlerinin çoğalmasına yönelik kararlar almıştır. (Yukarıda bahsedildiği üzere dağıtım şirketi sayısı 2019 yılında nerede ise 100’e ulaşmıştır)
- EPDK bu aşamada karar ve kurallara uymayan bir dizi faaliyet tespit ederek 60 bin ton satış yükümlülüğünü yerine getirmeyen ve sıkı şekilde sürdürülen denetimler sonucu eksikleri ve hataları olan yaklaşık 40 şirketin dağıtıcı lisansını 2020’de iptal etmiştir.
- Günümüzde (Mayıs 2025) dağıtıcı lisansı sayısı 36’dır ve bu rakam bir şekilde istikrarın sembolüdür. Türkiye’nin gerçekten yüksek sayıda dağıtıcıya ve bugünkü sayının üzerinde akaryakıt istasyonuna ihtiyacı bulunmamaktadır.
- Bir diğer önemli kararı ise Hazine ve Maliye Bakanlığı ile EPDK’nın uhdesinde bugünlerde son aşamasına gelen UTTS sistemidir. 3 Ağustos 2023 tarihli Kurul kararı ile UTTS’ye geçiş süreci resmileştirilmiştir. Bu karar 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve ilgili ikincil mevzuat kapsamında alınmıştır.
- UTTS’nin amacı; kayıt dışı akaryakıt tüketiminin önlenmesi, kamu araçlarına alınan yakıtın takibi, taşıt bazlı tüketimin şeffaf şekilde izlenmesi, vergi kaybının azaltılması ve akaryakıt satışlarında otomasyonun geliştirilmesidir.
EPDK’nın akaryakıt sektöründe yüzlerce yenilikçi ve önemli karar ve uygulamalarından en önemlilerinden bahsetmeye çalıştım.
EPDK’nın kuruluş amaçlarını hatırlarsak, Türkiye’de enerji piyasalarının;
- Rekabetçi, serbest ve şeffaf bir yapıya kavuşturulması,
- Devletin enerji sektöründen çekilerek düzenleyici ve denetleyici konuma geçmesi,
- Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve özel sektör katılımının arttırılması,
- Tüketici haklarının korunması ve hizmet kalitesinin arttırılması,
- Enerji arz güvenliğinin sağlanması,
- Uluslararası enerji piyasalarına entegrasyonun kolaylaştırılması,
- Kaçak ve kayıt dışı faaliyetlerin engellenmesi amacıyla piyasaların düzenlenmesi gerekliliğiydi.
Akaryakıt sektöründe 1980-1990 ve hatta 2000’li yıllara kadar gözlemlenen ve birlikte yaşadığımız düzensiz, kontrolsüz, ülke ekonomisine zarar veren vergi ve kayıt dışı ekonomiyi adeta teşvik eden ortam EPDK’nın ısrarlı ve isabetli çalışmaları ile bugün takdire şayan bir düzeye gelmiş ve bu bağlamda güven ortamı arttırıldığından son 3-4 yılda önemli birleşme ve satın almalar gerçekleşmiştir.
Konulan kurallar ve uygulanan disiplin sayesinde “kasa-masa” şirketler giderek azalarak sektörel bir sağlamlık oluşturulmuştur.
EPDK’nın kuruluş amaçları ile bugünkü petrol piyasası performansını karşılaştırırsak kurumun kurulduğu yıldan bugüne kadar amaçlarını ve hedeflerini önemli ölçüde yerine getirdiğini söylemek mümkün.
Zaman zaman kar marjlarına ve Avrupa ülkelerinde uzun sürelerdir uygulanan “ürün farklılaştırma” ve farklı fiyatlar uygulanması gibi pazarlama tekniklerine müdahale etse de, SEZARIN HAKKINI SEZARA EPDK’NIN HAKKINI EPDK’ya vermek ve kurulduğu 2001’den bugüne kadar 24 yılda böylesine büyük bir ülke ve sektörde, zorlu bir coğrafyada olmasına rağmen son derece başarılı olduğunu takdir etmek gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ÖTV gelirlerinin yüzde 25-30’unu tek başına sağlayabilen, genel bütçe vergi gelirlerinin ise yüzde 15’i civarında bir kısmını getiren akaryakıt sektörünün EPDK gibi bir koruyucusu ve destekçisi olması cesaret verici bir unsurdur.
Bu güven sayesinde, akaryakıt sektörünün depo ve terminallerinden başlamak üzere istasyonları, en yeni teknolojik ekipmanlarla, en güvenilir yer altı tank ve tesisatına, son derece modern kanopi, aydınlatma imkanlarına, restoran, kafe-market ve tuvaletlere sahiptir. Kaliteli akaryakıt satılmakta ve sektör olarak göz doldurmaktadır.
Daha çok güven ortamı daha çok yatırım tüm paydaşların ortak beklentisidir.