Pazar, Ekim 12, 2025
Ana SayfaElektrikYeni enerji çağı tanımlamalarına rağmen kral kömür tahtını koruyor

Yeni enerji çağı tanımlamalarına rağmen kral kömür tahtını koruyor

Yenilenebilir enerjide rekorlar kırılıyor, güneş ve rüzgârın payı hızla artıyor. Fakat enerji dünyasının “eski kralı” kömür, hâlâ sahnede. Arz güvenliği, sanayi bağımlılığı ve küresel dengesizlikler düşünüldüğünde kömürün hikâyesi, herkesin beklediği kadar hızlı bitmeyecek gibi görünüyor.

Raşit Kırkağaç / İstanbul

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) “Yenilenebilir 2025” raporuna göre, 2025–2030 arasında 4.600 gigavatlık yeni yenilenebilir enerji kapasitesi devreye girecek. Bu artış, önceki beş yıllık dönemin iki katından fazla ve tarihin en büyük dönüşüm dalgası olarak kayda geçiyor. Ancak kömürün yerini tam anlamıyla doldurmak, rakamlarda göründüğü kadar kolay olmayacak.

Ember’in yayımladığı son küresel elektrik değerlendirmesine göre yenilenebilir kaynaklar 2025’in ilk yarısında elektrik üretiminde kömürü ilk kez geride bıraktı. Fakat fark sadece yüzde 1 civarında: yenilenebilirlerin payı yüzde 34,2, kömürün payı yüzde 33,1. Bu tablo, kömürün “dönemin bittiği” değil, güçlü biçimde varlığını sürdürdüğü anlamına geliyor.

ENERJİ GÜVENLİĞİ, KÖMÜRÜN EN BÜYÜK KOZU

Enerji sistemleri bir yandan iklim hedeflerine yaklaşmaya çalışırken, diğer yandan kesintisiz arzı güvence altına almak zorunda. Bu da kömürün elini hâlâ güçlü tutuyor.

Rüzgâr ve güneş gibi değişken kaynaklar, üretim sürekliliği açısından kömür ve doğalgaz gibi baz yük santrallerine bağımlı. Bu durum, özellikle Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde kömürün “enerji sigortası” rolünü korumasına neden oluyor. Avrupa’da bile sistem dengeleme yükü hâlâ fosil yakıtların omzunda.

IEA Başkanı Fatih Birol’un ifadesiyle, “Politika yapıcıların yenilenebilir kapasiteyi artırırken şebeke güvenliğini de aynı hızda güçlendirmesi gerekiyor.” Aksi halde kömür, devreden çıkmak yerine sistemin tamponu olmaya devam edecek.

KÖMÜR, SANAYİNİN GÖRÜNMEZ MOTORU

Güneş panelleri ve devasa rüzgâr türbinleri geleceği temsil ediyor olabilir, ancak bugünün sanayi dünyası hâlâ kömürün ritminde çalışıyor. Çelik, çimento, kimya gibi sektörlerde kömür hâlâ temel hammadde ve enerji kaynağı.

“Yeşil çelik” hedefleri ve hidrojen projeleri önemli adımlar olsa da, yatırımların çoğu erken aşamada. Hidrojende yüksek maliyet, altyapı eksikliği ve alım garantisi olmaması, kömürün kısa vadede alternatifsiz kalmasına yol açıyor.

Tüm bunlar kömürün sanayi için “gerçekçi” bir seçenek olduğunu gösteriyor. Birçok ülke için mesele, çevre politikaları kadar ekonomik sürdürülebilirlik meselesi olmaya devam ediyor.

KÜRESEL KUZEY ÇIKIYOR, KÜRESEL GÜNEY KALIYOR

Gelişmiş ekonomiler kömürden çıkış stratejilerini hızlandırıyor. Avrupa Birliği’nde kömürün elektrik üretimindeki payı yüzde 14’e gerilerken, ABD’de bu oran yüzde 16’ya düştü. Buna karşılık Asya’nın yükselen ekonomileri, artan elektrik talebini karşılamak için kömür yatırımlarına devam ediyor.

2024’te dünya genelinde net 18,8 gigavat kömür santrali kapasitesi eklendi. Önceki yıllara kıyasla daha yavaş bir artış olsa da bu yeni tesislerin kurulduğu anlamına geliyor. Çin, Hindistan, Pakistan, Vietnam ve Güney Kore gibi ülkelerde yeni santraller devreye alınırken, kömürden elektrik üretimi küresel toplamın yüzde 35’ini oluşturmaya devam ediyor.

TÜRKİYE: GEÇİŞ SÜRECİNDE DENGE POLİTİKASI

Türkiye’de kömürün elektrik üretimindeki payı yüzde 30’un üzerinde. Ülke genelinde toplam 21 gigavat kömür kurulu gücü bulunuyor; bunun 16 gigavatı aktif, geri kalanı yedek kapasite olarak tutuluyor. Yerli linyit santralleri yılda 46 TWh, ithal kömür santralleri ise 72 TWh elektrik üretiyor.

Yenilenebilir enerji yatırımları güçlü şekilde artmasına rağmen Türkiye, enerji arz güvenliğini riske atmamak için kömürü tamamen dışlamıyor. Bu, aslında Avrupa’daki “temkinli geçiş” yaklaşımıyla da paralel.

Enerji dönüşümü, yalnızca teknolojiyle değil, jeopolitik, finansal ve sosyal dengelerle de yürütülüyor.

BALİNA YAĞINDAN BUGÜNE: KÖMÜRÜN HİKAYESİ BİTECEK GİBİ DURMUYOR

OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz “balina hikayesi”ni konferanslarda sıkça dile getirir. Gerçekten de enerji tarihine, bakıldığında sistemden tamamen çıkarılan tek kaynak balina yağıydı. Kömür ise insanlığın sanayi uygarlığıyla özdeşleşmiş bir yakıt. Çin’in M.Ö. 3000’lerde evsel amaçlarla kullanmaya başladığı kömür, Sanayi Devrimi ile birlikte modern dünyanın temelini oluşturdu.

Bugün azalma eğiliminde olsa da, bu düşüş balina yağının ortadan kaybolduğu kadar hızlı olmayacak. Kömürün hikâyesi sona ermek üzere olabilir ama perdesi hemen kapanmayacak.

Belki güneş geleceğin enerjisi, ama bugünün sisteminde kömür hâlâ sahnede ve sahneyi kolay kolay bırakacak gibi durmuyor.

Yazar

BENZER YAZILAR

En Popüler