Pazartesi, Ekim 13, 2025
Ana SayfaManşetBenzin kokusunu sevmezsen olmaz…

Benzin kokusunu sevmezsen olmaz…

1978 sonbaharında üniversiteyi yeni bitirmiş, tabiri caizse çaylak bir profesyonel adayı olarak ne yapacağımı bilmez durumda, babamın memuriyeti nedeniyle Adana’da yağlı bir şirket beni bulur mu diye hayaller kurarken arkadaşımdan aldığım telgrafla Ankara Bestekar sokakta Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde buldum kendimi. Telgraf gelene kadar rahmetli babam beni BOTAŞ’ta bir tanıdığı ile görüştürmüştü cevap bekliyorduk ve açıkçası henüz kendimi çalışmaya hazır görmüyordum.

Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde giriş işlemlerinden sonra “hadi gidin hemen başlayın” dedi o zamanki personel müdürü. Oysa bendeniz ne Petrol Ofisi’nden ne BOTAŞ’tan ne Shell ne de BP’den haberdardım.

Bildiğim iki şey vardı; o yıllarda Deniz Baykal’ın Enerji Bakanlığı sırasında ATAŞ’a yönelik aldığı kararlar sonrası yabancı firmaların Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinden çekildiği ve 1977-78-79 yıllarındaki tüm ülkeyi etkileyen ve yıllar sonra bile bir çok tartışmaya konu olan bir akaryakıt kriziydi. Kuyruklar, stoklar, kara borsa fiyatlar vb.

Dönemin Petrol Ofisi Personel Müdürü Sayın Erkan Devecel’e sorduk, “peki nereye gideceğiz ve ne iş yapacağız?” Cevap; Petrol Ofisi Samsun Bölge Müdürlüğünde Satış Temsilciliği (o tarihte Satış Organizatörü) ve istasyonların denetimi, kondisyon ve hizmet unsurlarının iyileştirilmesi, istasyon yatırımları, bayi ilişkileri gibi büyük sorumluluklar.

Akaryakıt krizinin ortalığı kavurması, görevimizi çok daha önemli kılıyordu. Kimsenin bilmediği yer altı tankları, ahırlara gizlenen mazot depoları, istasyonlardaki kuponlu kuyruklar… Ve bize düşen  bu tip sorunlara çözüm bulmaktı.

O zamanlar 657 sayılı kanun çerçevesinde devlet memuruyduk ve siyah plakalı, benzinli, 6 silindirli, V motorlu, direksiyondan vitesli mavi desoto pikaplarla seyahat ediyorduk. Araçlarımızda akaryakıt kalitesini kontrol etmek için her türlü laboratuvar gereçleri bulunurdu.

Çok sevmiştim görevimi. Hem, her biri sıkı iş adamı olan bayilerimizle düzgün diyaloglar kurmalı hem de bayilerimize verilen akaryakıtın son kullanıcılara gittiğinden emin olmalıydım. O dönem onlarca Shell, BP, Mobil bayisini Petrol Ofisi’ne transfer etmiştik. Bir iki ay sonra işi yavaş yavaş kavradıktan sonra, sene sonunda Samsun Bölge Müdürlüğünden bayilerimize verdiğimiz akaryakıtın tam bir yıl öncesine göre yüzde 10 civarında fazla olduğunu görmüş ve üzülmüştüm. Çünkü stokçuluk ve fırsatçılık olmuştu maalesef.

78’de Petrol Ofisi’nde başlayan petrol aşkı, 1983-2007 arası Shell’de, 2007-2011 arası Doğan Holding ve tekrar Petrol Ofisi AŞ’de devam etti ve inanılmaz deneyimler yaşadım, öğrendim. Elbette keyifli, komik ve hatta hüzünlü şeyler de yaşadım. Çok gezdim çok gördüm. Hafiyelik de yaptım pompa görevlisi de oldum. Bayilerimi hatta eşleri ve çocuklarını tek tek bilirdim. İstasyonlarda pompa görevlilerinden market görevlilerine hepsi beni tanırdı. Halen ne zaman yakıt alsam tanıyorlar. Çünkü onlarla yemek yer, onlarla çay kahve içerdim.

Oyunun sahada kazanıldığını çok iyi bildiğim için Satış Temsilciliği gibi saha görevi veya Direktör ya da Yönetim kurulu üyeliği ya da üst düzey yöneticilik görevlerimde çoğunlukla sahadaydım. Biliyordum ki şirketlere parayı veren/kazandıran son kullanıcılar ve onların yegâne temasları pompa görevlileri, market kasiyerleridir. Müşteriler satın alma kararlarını veya sadık olma oranlarını, büyük ölçüde istasyondan aldığı servis, temizlik ve intizama, güler yüz ve dürüstlüğe göre verirler.

Bana göre insanı rezil veya vezir yapan eşi ise dağıtım şirketleri için de “özne” ön saha görevlileridir. Ziyaretlerimde istasyonlarda girmediğim delik kalmaz. Özellikle ön saha görevlilerinin yemek, yaşam ve uyku ortamları ile WC’lerine özel önem verirdim.

Bayi ve istasyon müdürleriyle ise istasyonun aylık K/Z tablosunu inceler, nasıl karlılığı ve satışı arttırır, nasıl maliyetleri aşağı çekebiliriz konularını değerlendirirdik. (Rakamlarla, yüzdelerle, hesaplarla)

İstasyonların genel görünümü, giriş çıkışlarından tutun fiyatların doğru olup olmadığından dolum yerlerine kadar, temizlikten SEÇ-G’ye kadar tek tek bakardım. Cam siler, depo doldururdum.

Yıllar geçtikçe doğal olarak odaklandığınız konular değişiyor. Pazar payından, karlılığa, istasyon sayısından ürün kalitesine, çalışanlarınızın mutlu olmasından müşterilerin şikayetlerine, birleşme satın alma kararlarından yurt dışı faaliyetlerine kadar geniş bir yelpaze içinde oluyorsunuz. (Hissedar-Çalışan ve Müşteri beklentileri)

1978’den bu yana 47 sene geçmiş. Dile kolay yarım asır. O günlerden bugüne geldiğimizde bambaşka bir akaryakıt pazarlama/dağıtım ortamında olduğumuzu görüyoruz.

Otomasyonun hakim olduğu, modern marketlerin hizmet verdiği, sektörün EPDK kuralları ve kanunlar çerçevesinde çok çok daha korunaklı olduğuna şahit oluyoruz. Devasa dünya şirketlerinin çok ciddi paralar yatırdığına, kapsamlı birleşme ve satın almaların gerçekleştiğine şahit oluyoruz (son anda gerçekleşmeyenler hariç!)

Artık bireysel araçların akaryakıt ihtiyacını (benzin-motorin) temiz tuvalet ve dört dörtlük marketlerin sattırdığını biliyoruz. İyi olan şu ki, nerede ise tüm firmalar bu iki konuda ellerinden geleni yapıyorlar ve bir iki firma elbette aralarında sivriliyor.

Sevgili Emin Kaya ile geçenlerde kahve için buluştuğumuzda ona “yaşadıklarımı, gördüklerimi ve bugüne ait tespitlerimi yazmak istiyorum” deyince “gel abi bizim dergide GÜNDEM ENERJİ’de yaz” dedi. Ben de tamam dedim ve işte bu yüzden buradayım.

Yıl boyu dergide yazmayı planlıyorum. Sıkıcı olmadan, keyifle ve gülümseyerek okuyacağınız bölümler olmasını umuyorum. Sektör emin ellerde bundan kuşkumuz yok ancak, farklı bakış açıları farklı görüş ve tespitler her zaman önemlidir.

Gelecek yazılarda aşağıda özetlemeye çalıştığım CİDDİ 😊 konularla, oldukça keyifli, zaman zaman komik, bazen düşündürücü bazen de hüzünlü yaşanmışlıkları paylaşacağım.

*Akaryakıt kar marjları yeterli mi, kontrol altında mı?

*Akaryakıt ürün farklılaştırma çabaları boşa mı çıktı?

*Market ciroları ve karlılıkları nasıl?

* Oyunun adı ithalat mı?

*Pompa adalarındaki sabit POS’lar market satışlarını nasıl etkiledi?

*Aynı noktada neden A markası 30.000 satarken B markası 50.000 satıyor?

*TTS-UTS geleceği…

*Akaryakıt bayiliği karlı mı, kredi kartları komisyonları, maliyetler, kar marjları…

*Türkiye’deki tüm bayi kontratları süre ortalamasının 3 yıl civarında olduğunu dikkate alırsak dev birleşme satın alma yatırımları dolar bazında kaç yılda geri dönecek?

*Son kullanıcı kurumsal firmaları mı seviyor, fiyat indirimi yapanları mı?

*Türkiye de ilk kez UNESCO ödülü alan bayi kimdir?

*Halen tek şirketle çalışan çoklu istasyonlu bayi kaldı mı?

*Elektrikli araç pazarının geleceği…

*Eh biraz dedi kodu biraz magazin 😊

*Okuyucu görüş ve talepleri…

*Hangi istasyonun tank havalandırma boruları (nefeslik) satış odası içindeydi, hangi istasyonun Ofis Masası ve sandalyesi tam akaryakıt tankının üzerindeydi, hangi istasyondan sızan benzin aşağıdaki caminin gasilhanesinin suyuna karışmış ve mevtalar yarı benzini suyla yıkanıyordu?

*İş-Ticaret anlamında 3-0 geride olduğumuz maçı 4-3 nasıl kazanmıştık? (Sene 1998-99)

*Çıkardığımız yeni akaryakıt ürünüyle ilgili Reklam Kurulu’na nasıl şikâyet edilmiştik?

Dergimizin yeni sayılarında hem düşündüren hem keyif katan yazılarda buluşmak üzere… “Kalın sağlıcakla”

info@bobomedya.com

Authors

BENZER YAZILAR

En Popüler