Pazar, Mayıs 18, 2025
Ana SayfaDoğalgazSu uyur, enerji savaşları uyumaz!

Su uyur, enerji savaşları uyumaz!

Türkiye’deki gündemin keşmekeş ve yoğunluğundan arada kaynamış olabilir ama ABD Başkanı Trump’ın önünü çektiği Rusya-Ukrayna savaşında ilk tur yapıldı ve bu yazıyı yazdığım tarih olan 19 Mart 2025’de iki taraf da ilk etapta 30 günlük kısmi bir ateşkesi desteklediklerini en resmi ağızlardan bildirdiler. Bu ateşkese kısmi diyorum çünkü kapsamı sadece iki ülkenin enerji altyapılarına olan saldırıları kapsayacak şekilde bir ateşkes önerisi üzerinde anlaşıldı.

Bu ateşkesin bizi ilgilendiren kısmı iki tarafın da canını enerji altyapılarını hedef alan saldırıların çok acıtmış olmasından ve bu ateşkesin de bence bunun kanıtı olmasından geliyor. Ukrayna, Rusya’nın Doğu bölgelerindeki rafinerilerin neredeyse tamamına etkili drone saldırıları düzenleyerek Rusya’nın rafineri kapasite ve kabiliyetlerine ciddi zararlar verdi. Bunlara ek olarak demiryolu petrol lojistik terminallerine, ham petrol ihracat borularının pompa istasyonlarına ve Karadeniz’deki ham petrol ve petrol ürünlerine de saldırılar düzenledi. Bu saldırılar da başarılı oldu ve Rusya’nın ham petrol ve petrol ürünleri altyapısına ciddi darbeler vurdu. Özellikle Novorossiysk ve Tuapse limanlarına yapılan son saldırılar ve Kazak CPC petrolünün Rusya içerisindeki Kropotkin istasyonlarına yapılan saldırılar gayet net mesajlar içeriyordu. Her ne kadar son zamanlarda yavaşlamış olsa da 2023 ve 2024’te Rusya’nın Baltık limanlarına kadar uzanan bu saldırılar, Rusya’nın hem kendi iç talebini hem de ihracat ihtiyaçlarını zora sokacak saldırılar oldu.

Bu saldırılara karşılık Rusya’da Ukrayna’nın elektrik ve doğalgaz altyapısını doğrudan hedef alan saldırılar düzenledi. Özellikle geçen ay Poltava bölgesine düzenlenen geniş çaplı saldırıda neredeyse tüm doğu Ukrayna’nın doğalgazını işleyen Yablunıvske istasyonuna yaptığı saldırı, Ukrayna’nın doğalgaz üretimine büyük darbe vurdu. Rusya’nın doğalgaz altyapısı ile sınırlı kalmayan saldırıları elektrik üretim ve dağıtım altyapılarını da hedef alınca Ukrayna’nın çoğu doğu şehrinde elektrik kesintileri çok ciddi boyutlara ulaştı.

İki tarafın da karşılıklı olarak birbirlerine zarar verdiğini söyleyebiliriz ancak Rusya’nın özellikle de Kursk ilerleyişi sonrası sadece enerji altyapısına karşı olan bir ön ateşkesi kabul etmiş olması, bana Rusya’nın bu saldırılardan görünenden daha fazla zarar gördüğünü düşündürtüyor. Ukrayna’nın Rusya’da hedef aldığı tesislerin muhtemelen Rus ordusuna da lojistik destek veren tesisler olduğunu düşünürsek, Rusya’nın bu tür bir ateşkese hevesli olması çok da şaşılası değil. Diğer taraftan zaten Avrupa ham petrol ve petrol ürünleri pazarında neredeyse tüm payını kaybeden Rusya’nın Karadeniz çıkışlı kargolarda yaşadığı doğrudan Ukrayna tehdidi, Asya’ya özellikle de Hindistan’a giden kargolar için ek risk maliyetleri oluşturuyor. Türk rafinerilerinin bile farklı alternatif kaynaklarla kendilerini bu risklere karşı korumaya çalıştığı bir ortamda, daha fazla seçeneğe sahip Asya rafinerilerine fiyat dezavantajı ile ticaret yapan Rusya’nın maliyeti artıracak saldırılardan iyice yıldığını düşünmek yanlış olmaz.

Ukrayna açısından bakılınca enerji altyapısına yönelik ateşkes geçen ay Portova civarındaki altyapı saldırılarında zarar gören tesislerin yeniden devreye alınması, böylece Ukrayna’nın ithalatını azaltması için bir fırsat olabilir. Avrupa ülkelerinin doğalgaz depoları için hedef seviyelere ulaşamadığı bir dönemde Avrupa’da azalacak her bir metreküp talep büyük bir rahatlama getirebilir. Avrupa ülkelerinin bu yılki depo hedeflerine ulaşamamasının acısını önümüzdeki yaz sonunda hissetmeye başlarız ancak bu geçici ateşkes gibi adımların da fiyatlar üzerinde olumlu etki oluşturacağı da aşikar.

Kesin ateşkes olur mu, kalıcı ateşkesin ardından Rus gazı Avrupa’ya döner mi, Arctic LNG2 gibi Rus LNG projelerine ambargo kalkar mı gibi soruları sormak için belki henüz erken ancak Rusya ve Ukrayna arasında üç yıl sonra en ciddi şekilde ateşkesin konuşulduğu bu ortamda odak noktanın yine enerji olması aslında savaşın ana hedeflerinden birinin de yine enerji olduğunu bize gösteriyor. Her ne kadar taraflar sebep olarak siyasi ve askeri nedenlerden bahsetse de arkadaki motivasyonun daha “duygusal” olduğunun kanıtı bence. Bu duygusallık içerisinde Rusya’nın en büyük silahlarından olan ham petrol, petrol ürünü ve doğalgaz ihracatı kartına karşı daha önce vurulmuş ve ileride potansiyel olarak vurulacak olan tüm darbelerin sesini duyabiliyoruz bu ön ateşkes önerisinde.

Şu an için bu ateşkes gerçekleşir mi, resmiyette uzlaşıya varılsa bile taraflar bu ateşkesi harfiyen uygular mı bilemiyoruz. Yazıyı yazdığım şu saatlerde bu soruların cevaplarını vermek çok zor ancak bir gerçek var ki kafamızı nereye çevirsek bir şekilde enerjinin ana faktörlerden olduğu savaşları ve çekişmeleri izliyoruz. Dünya’nın değişen siyasi ve ticaret çehresinde enerjinin geldiği, geçtiği ve gittiği tüm rotaların ve bununla ilgili kuralların baştan yazıldığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Türkiye’nin de bu değişimde hem tüketici hem de taşıyıcı rollerini çok sağlam ve uzun vadeye dayanan stratejiler ile atması gerektiğini tekrarlamaya gerek yok. Ancak bütün bu olanları izlerken aklımdan şu geçiyor; “Su uyur, enerji savaşları uyumaz!”.

Yazar

spot_imgspot_img
BENZER YAZILAR
spot_img

En Popüler