Günümüzde ticaret savaşlarından kaynaklanan ülkeler arasında stratejik konumlanma, yükselen emtia fiyatları, fosil yakıtlarda fiyatların artışı, iklim değişikliği ile dünyanın arz/talep dengesizliği, yenilenebilir enerjide emtia fiyatlarının artışı ile yükselen fiyatlar ve tüketicinin aşırı talepleri doğrultusunda, lojistik sıkıntılar ile talebe yetişilememesi sebebiyle; bir de Paris Anlaşması ile fosil enerji kaynaklarının oyun dışı bırakılması ve bu kaynaklara yapılan yatırımların durdurulması, kredi bulunmaması ile birlikte ihtiyaç duyulan enerjiye ulaşmanın her geçen gün zorlaşması… Dünyada şimdiye kadar kullanılan bir enerji kaynaklarından başka bir enerji kaynağına geçiş süreci 50 ila 100 yıl arasında iken, 2000’li yıllardan sonra ilerleyen teknolojiler ile birlikte 20’li yıllın altına inmiştir. 2035 yılına kadar gerçekleştirilecek temiz enerji projeleri ve ARGE faaliyetleri ile birlikte ile yaklaşık 14 milyon kişiye yeni istihdam alanı oluştururken aynı zamanda fosil yakıtlı iş sektöründe ise 3 milyon kişininse işsiz kalmasına yol açacaktır.
Ülkemiz enerji kaynaklarında yüzde 69’ a yakın oranla yurt dışından ithal etmek durumunda kalıyor. 2022 yılında 100 milyar USD, 2023 yılında 70 milyar USD ve 2024 yılında ise 50 milyar USD civarında ithal enerjiden kaynaklı cari açık vermiştir. Bahsettiğim cari açığı azaltabilmemiz için iki yöntem öne çıkmaktadır. Birincisi temiz enerjiyi ön plana çıkartıp mikro düzeyde de uygulamak ikincisi ise enerjiyi verimli kullanmak.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının maaliyetlerindeki hızlı düşüşler, teknolojinin gelişmesi, verimliliğin artması, boyutların küçülmesi, üretimlerin kolay izlenebilmesi, kurulumunun kolaylaşması ve elektrik sistemine uyumu ve mahsuplaşması enerji vatandaşlığının önünü sonuna kadar açmış ve ulaşılması kolaylaştırılmıştır.
Dünyada 2020’li yıllardan sonra inşa edilen enerji santrallerinin yüzde 90’ı temiz enerjili santrallerden oluşmaktadır. Rüzgâr ve güneş enerji santrallerinin küresel elektrik üretimindeki payı yüzde 20’lere ulaşmıştır. Ve unutulmamalıdır ki yenilenebilir enerji payının üretimindeki oranı arttıkça enerji faturalarımız düşecektir.
Covid süreci ile dünyadaki taleplerin dalgalanması (Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra) 1. Global enerji krizi ile birlikte oldukça ciddi fiyat artışlarına neden oldu. Şunu belirtmemde fayda var: 1970’lerdeki petrol krizi, ekonomilerde resesyona neden oldu. Aslında insanoğlu yaşadığı zorluklardan fırsatlar yakalamayı biliyor. Petrol krizi ile araçlar 100 km’de 20 litre harcarken yapılan iyileştirmeler ve tedbirlerle bu rakam 10 litreye düşmüştür. Ve petrol krizi sonrası dünyada NGS (Nükleer Güç Santralleri)’ne dönüş başlamıştır.
2024 Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Ticaret savaşları, karşılıklı vergi oranlarının artırılması ile özellikle dünyada enerjinin ağırlığı ve eksen kaymalarını daha da net göreceğiz. Aslında tam bu noktada yazımın da başlığı olan Enerji Vatandaşlığı / Üreten Tüketici’yi (Prosumer) anlatmaya çalışacağım.
Tüketicinin artık klasik tüketen olmadığı, bireylerin enerji sistemleri üzerinde bilinçli, aktif ve katılımcı bir rol üstlendiğini ifade eden bir kavramdır;
- Üreten tüketici (Prosumer)- Prosumer tanımı producar (üretici) ile consumer (tüketici) kelimelerinin birleştirilmesinden türetilmiştir.-
- Enerji verimliliğini hayatının her noktasında uygulama ve üretilecek politikalara katılımcı
- Bu konularda tüm sektörlerde iyi bir iş birliği sağlamaya yatkınlık
Aslında enerji vatandaşlığına geçişte yasal çerçevenin temelleri, 2015 yılındaki Paris İklim Anlaşması ile atılmıştır. Bahsettiğim dünyadaki enerji krizinin üreten tüketicinin temiz enerjiye geçişini oldukça hızlandıracağını görmekteyim. 2050 yılına kadar AB ülkelerinde nüfusun büyük çoğunluğunun enerji vatandaşı olacağını ve karar süreçlerinde de daha aktif olacağını görüyorum. Yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetlerinde yaklaşık yüzde 40’lık düşüşlerinde bunu hızlandıracağını düşünüyorum.
Klasik Tüketici Anlayışından Üreten Tüketici Anlayışına Geçiş: Örnek vermem gerekirse, tüketici gözüyle bakıldığında kullanılmayan lambaların söndürülmesi, A+ beyaz eşyalar almak, termostatik vanaları kullanmak, enerji verimliliği olan lambalar kullanmak vs.
Tüketici Vatandaş temel bileşenleri;
- Tüketici vatandaş bireyseldir.
- Bireysel alışkanlıklarını değiştirir.
- Sadece tasarruf tüketimden sorumlu görülmektedir.
- Tüketici karar alma süreçlerinde yoktur.
Enerji Vatandaşlığı temel bileşenleri;
- Üreten tüketici katılımcıdır.
- Üreten tüketici enerji sistemlerini yönetir.
- Karar alma süreçlerinde vardır.
- Enerji tüketiminde bilinçlidir.
- Sürdürülebilirlik ve İklim değişikliğinde rol alır.
- Enerji üretiminde seçicidir.
Üreten tüketicide bilgi ve bilinç düzeyi belli periyotta davranışa dönüşür.
Enerji Verimliliği Derneği olarak EVÇED ile Sanayide/Hanede Tüketici Bilinç Endeks Raporu’nu hazırladık. Amacımız bilginin davranışa dönüş oranını ölçmek ve toplumda enerji verimliliğini daha vurgulayıcı hale getirmekti. Rapordan çıkan sonuçlara bakıldığında;
Bilginin Davranışa Dönüş Oranının bazı sektörlerdeki oranları;
Aydınlatma ile ilgili uygulamalarda yüzde 54,3, Yalıtım ile ilgili uygulamalarda yüzde 54, Isıtma / Soğutmada yüzde 57,2
Örnek vermem gerekirse;
AB ülkelerinde 22 derece olan konfor sıcaklığının 20 dereceye düşürülmesi halinde yıllık 20 milyar m3 doğalgaz tasarrufu yapılacaktır. Bu da AB’nin Kuzey Akım-1’den çekişine eşit rakamdır.
Enerji Vatandaşlığını Destekleyen Araçlar;
- Teknoloji
- Yenilenebilir Enerji yatırımlarının artırılması
- Mikro üretimin yaygınlaşması
- Mikro depolama
- İletimin genişlemesi
- Yazılım programları
- Karbon ayak izinin izlenmesi.
Yukarıda belirttiğim maddeler aslında enerji kaynaklarının kullanıcılar arasındaki dağılımı ve şebekelerin kendi içinde yeterliliğini sağlamada o kadar önemli olacak ki sonuçta birden fazla faydası ile enerji trafiğinde yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Hep derim ya enerji hayattır diye.